Kapıları açmayın diye yalvarıyorlar
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Suriye sığınmacılar konusunda AB ülkelerinin üzerine düşeni yapmamaları durumunda ‘Kapıları açarız’ sözü Avrupa Parlamentosu'nda büyük yankı uyandırdı.
Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı İsmail Emrah Karayel, Mayıs ayında yapılan seçimlerin ardından yenilenen Avrupa Parlamentosu’nun (AP) vekilleri ile Strasbourg'da bir araya geldi. Karayel, yaptığı görüşmeleri ve edindiği izlenimleri anlattı. Parlamenterlerle yapılan görüşmeler sırasında masada üç temel konu olduğunu ifade eden Karayel, şunları söyledi:
GÖRÜŞMELER HIZLANACAK
“Bir tanesi Gümrük Birliği’nin güncellenmesi. İkincisi, vize serbestisi ve diğeri de yeni fasılların açılması. Yakında görüşmeler hızlanacak. Gümrük Birliği’nin güncellenmesi aslında hem AB hem de Türkiye'ye fayda sağlayacak. Ancak, bu konu son dönemde ilişkilerin olumsuz seyrinden etkilendi. Aslında teknik bir konu olan Gümrük Birliği konusu siyasi malzeme olarak Türkiye aleyhine kullanıldı. Ancak, 2020 ortasında Almanya’nın dönem başkanlığında olumlu gelişmeler olmasını bekliyoruz. Blokajdan dolayı yeni fasılların açılması şuan kolay görünmüyor. Yeni Yargı paketi ile gelecek olan düzenlemeler 23-24’üncü fasılların açılmasını kolaylaştıracak.”
YAKINDAN TAKİP EDİYORLAR
Karayel, Avrupa’da Türkiye’nin çok yakından takip edildiğini belirterek, “Özellikle Cumhurbaşkanımızın söylediği sözleri ciddi şekilde takip ediyorlar. Cumhurbaşkanımızın ‘Kapıları açarız’ sözü karşısında ‘Aman kapıları açmayın’ ifadelerinin kullanıldığını gördük” diye konuştu. Karayel, AP üyelerine yeni bir mülteci akını olması durumunda Türkiye’nin bunu kaldıramayacağını hatırlattıklarını ifade ederek, “Hala siyasi irade ortaya koymadıklarını söyledik. Mültecilerin hedefinde gelişmiş ülkeler bulunuyor. Onun için ellerini taşın altına koymaları gerektiğini ifade ettik" dedi.
3 MİLYON KARINCAYI BİLE KONTROL EDEMEZSİNİZ
Karayel, şöyle devam etti:
"Bazı AP üyeleri, ‘size para verdik’ şeklinde sözler söylüyorlar. Bugüne kadar 2 milyar avrodan biraz fazla bir para geldi. Bu para doğrudan Suriyeli mültecilere ve onlar için yapılan projelere aktarıldı. Türkiye’nin daha fazla mülteciyi kabul edemeyeceğini, sınırlara ördükleri duvar ve tel örgülere güvenmemelerini, Avrupa'nın sınırlarına gelebilecek 3 milyon mülteciyi kontrol edemeyeceğini, bu nedenle bırakın 3 milyon insanı 3 milyon karıncayı bile kontrol etmenin neredeyse mümkün olmadığını ifade ettik.”
- Almanya kucak açıyor
- Karayel, hala AP’de ciddi bir PKK ve FETÖ lobisi olduğunu söyleyerek, “Aktif çalışıyorlar. PKK destekçilerinin Konseyin önünde sürekli çadırları bulunuyor. PKK’lılar Avrupa Birliği binalarında oturup kalkıyor. AP üyeleriyle sürekli iletişim halindeler” dedi. FETÖ’nün, 15 Temmuz’dan sonra çok farklı kanalları kullanarak AB kurumlarına girdiklerini ifade eden Karayel, “Bir çoğu kendilerini gizliyor, FETÖ’cü olarak tanıtmıyor. Girdikleri yerlerde ‘Türkiye’de insan hakları ihlalleri olduğunu, demokrasiden uzaklaşıldığı’ gibi söylemlerle Türkiye aleyhinde faaliyette bulunuyorlar. Konuşmalarında da bir iki tane belirli FETÖ’den isimler ortaya atıyorlar. Ayrıca, Almanya, Belçika ile beraber FETÖ’ye kucak açtığı için Alman parlamenterlerin şuan FETÖ sempatileri var” diye konuştu.
- AP vekillerinin gündemi farklı
- Avrupa parlamenterlerinin Diyarbakır’da HDP binasında nöbet tutan annelerden haberi olmadığını belirten Karayel, “Onlar daha çok görevden alınan üç belediye başkanını gündemde tutuyorlar. Onlar görevden alınanları bize söyleyince biz de daha önceki soruşturmalarını, şuan hali hazırdaki göreve geldikten sonraki terörist cenazelerine katılmalarını, teröre yardım ve yataklık yaptıklarını anlattık” ifadelerini kullandı. Karayel, görüşmeler sırasında bir oturumda ‘Kürdistan’ ifadesi olduğunu söyleyerek, “‘Kürdistan’daki İnsan Hakları ve AB’nin Rolü’ diye bir ifade vardı. O toplantıda görevden alınan belediye başkanlarını konuşacaklardı. Biz ‘Burası AB’nin resmi bir kurumu. Türkiye’de Kürdistan diye bir bölge yok. Bu toplantıda Türkiye konuşulacak’ dedik. Sonra oturumun ismi değiştirildi” dedi.