Yeni nesil büyükannelik çaba istiyor: Torunlarımızın eğitiminden geçiyoruz
üyükannelik; tecrübe eden kadınların aktardığına göre, anneliklerini tekrar hatırladıkları, çocuklarını büyütürken yorgunluktan ve yoğunluktan duyumsayamadıkları hisleri tattıkları, kendi evlatlarının annelik/babalık süreçlerine şahitlik edip değişen koşulları gözlemleme şansı buldukları keyifli bir süreç. Yazar Cihan Aktaş da iki torun sahibi bir anneanne. Biz de kendisiyle evladı gurbette olan bir anne olarak anneannelik sürecinin nasıl ilerlediğini, torunlarıyla ilişkisini, yeni nesil büyükannelikle ilgili gözlemlerini konuştuk.
-Dünyanın farklı coğrafyalarına yayılmış bir aileniz var bildiğimiz kadarıyla. “Gurbet” kavramı, çağın imkânlarını düşünecek olursak sizde nasıl bir karşılık buluyor? Evladı, torunları “gurbette” olan bir anne, anneanne olmak nasıl?
Ben ayrılıklara katlanmayı çocuk yaşımda öğrendim sevgili Zeynep Tuba. On bir yaşında yatılı okula, yirmi dört yaşında da gelin olarak İran’a gittim. Ayrılıkları, özlemi iyiye yormaya sevk etti beni tecrübelerim. Büyük kızım üniversite çağından sonra eğitimini uzaklarda tamamlamak istediğini söylediğinde, buna karşı çıkmam söz konusu olamazdı. Böylelikle benim için özellikle Kaan’ın doğumuyla yeni bir gurbet macerası başlamış oldu. Büyük aileyi farklı mekânlarda da olsa ayakta tutmak gayret istiyor. İlk torunum Kaan’ın doğumunda yanında oldum. Kardeşi Rayan’ın doğumuna gidemedim, neyse ki küçük kızım ablasını yalnız bırakmadı. Çocuklarımı yalnız büyüttüğüm için bunun zorluklarını çok iyi bildiğimden, kızıma daha fazla destek olamamanın üzüntüsünü yaşıyorum hep. Görüntülü konuşmak bir imkân, ancak sonuçta onun yakından desteğe ihtiyaç duyduğunun farkındayım. Geçtiğimiz yaz da Rayan için gittim Amerika’ya. Ben İran’da yaşarken her fırsatta çocuklarla birlikte otobüse atlar, 40 saati bulan bir yolculukla İstanbul’a gelirdim. Yazları, annemle babam Erzincan’da olurlardı, orada kalırdık bir süre. Böylelikle çocuklarım anneanneleri, dedeleri, teyze ve dayılarıyla, doğup büyüdüğüm mekânlarla güçlü bağlar kurabildiler. Kızım da şimdi aynı şekilde çocuklarının kendi ailesiyle bağlarının güçlenmesi için yılda bir veya iki kez gelmeye çalışıyor.
TORUNLARIMLA YAVAŞ VE SAKİNİM
-Seattle Günlüğü isimli kitabınız; torununuz Kaan’a kavuşmak için çıktığınız yolculuğa ve Kaan’ın ilk dört ayına ilişkin notlarınızdan oluşuyor. “Anneanne bakışıyla, kendi çocuklarıma bakarken yorgunluktan ulaşamadığım his ve düşüncelere yakınlaştım otuz yıl sonra.” diyorsunuz. Anneanne bakışıyla neler gördünüz? Anneannelik size nasıl kapılar açtı?
Bebeklerin yanı sıra getirdikleri güçlü kişisel özellikleri daha canlı bir şekilde, heyecan içinde keşfediyorum. Onların dünya yaşantısında ilk örneklerden biri olmanın sorumluluğunu hissediyorum. Yoğun çalışmaya alışkınım, ama torunlarımla ilişkimde ister istemez daha yavaş ve sakinim. Çocuk kitaplarını gözden geçiriyor, masal yazma planları yapıyorum. Onlarla ilgilenmenin, oynamanın, onlar için masallar, ninniler uydurmanın zihnime iyi geldiğini, beni dinlendirdiğini de fark ediyorum. Kaan’la oturup Miyazaki izliyor, Rayan için çocuk kitapları araştırıyorum. Sabır Taşı gibi masalları sorunlu yönlerinden arındırarak onlar için yorumluyorum. Her ikisini parka götürüyor, Kaan’ın parktaki oyunlarına dâhil olmaya çalışıyorum. Onlarla kendi çocuklarımla olduğundan daha fazla çocuklaşabiliyorum.
-Anneannelik öğrenilmesi gereken ya da öğrenilen bir süreç mi? Sizde nasıl gelişti?
Lise yıllarımda arkadaşlarım gibi “bebek” defterleri tutmadım, yani çoğu akranımda gördüğüm annelik hevesi yoktu içimde. Kamusal idealarım, hülyalarım vardı. Anneliğe birden yakalandım sanki. Bir bebek göksel çağrışımlar uyandırıyor benliğinizde, kundakta kucağınıza verilen, insanın yeryüzündeki hikâyesinin başlangıcına dair his ve düşünceleri bütün o güzelliği ve muhtaçlığıyla önünüze getiriyor. Artık onu kendinizden bağımsız görmekte zorlanacağınızı fark ediyorsunuz. Bebeğinize ait bazı incelikleri ise onun bakımının yorgunluğu yüzünden kaçırabiliyorsunuz. Hani, Ranciere der ya: “İşçi yorgundur, bayramına gidemez.” Bir de şu var: Ebeveyninizle ilişkiniz gibi anneliğiniz de öylesine hassas bağlarla örülü ki ne kadar çaba göstermiş olursanız olun, geçen yıllar içinde kendinizde kusur aramadan edemiyorsunuz. İşte şu şekilde yaklaşsaydım daha iyi bir anne olabilirdim, diye bir sorgulamayı sürdürürken de torun çıkıp geliyor.
KAAN’IN KULAĞINA EZAN OKUDUM
İlk torunum Kaan’ın dünyaya gelişinde yanında olmak için bir ay kadar önce Seattle’ın yolunu tutmuştum. Dünyaya gelişinin ilk anlarında yanındaydım, belki de ilk göz göze geldiği kişiydim, kulağına ezanı ben okudum. Yeni, farklı bir sorumluluk yüklendiğim o anlarda geldi aklıma. Her bebek, herhangi bir bebek dünyaya, iyilik üzere bir değişimin habercisi ve umudu olarak gelir. Bunu diledim onun için. Salih, erdemli bir insan olması için dua ettim. Sonraları da şunu fark ettim: Evlatlarımız gibi torunlarımızın da eğitiminden geçiyoruz.
-Çocuk bakımı, eğitimi vb. konularda artık istemediğimiz kadar çok bilgiye ulaşıyoruz. Bunun içinde geleneksel yöntemler de var modern yöntemler de. Kızınızla torunlarınız arasındaki ilişkiyi siz nasıl gözlemliyorsunuz?
Tıpkı anneniz gibi ben de başlangıçta kızımı şaşkınlık ve takdirle izledim. Bazen kendi bilgilerimle kızımın ve damadımın bilgileri arasındaki farklar yüzünden anlaşmazlığa düştüğümüz oldu. Zamanla onların ebeveynliğe çok iyi hazırlandıklarını gördüm. Üçümüz dönüşümlü olarak Kaan’a bakarken, ne yapıp ettiğimizi buzdolabının üzerindeki çizelgeye kaydetmeliydik mesela. Damadım işten döndükten sonra büyük bir mutlulukla teslim alırdı Kaan’ı ve gece uykusuna kadar ilgilenirdi. İkinci bebekte biraz daha esnetmişlerdi kurallarını; daha rahat, sakin, toleranslı görünüyorlardı. Dolayısıyla ben de daha rahat bir gönülle Rayan’la ilgilenebildim.
YENİ NESİL BÜYÜKANNELER GÜCÜNÜN ÜSTÜNDE ÇABA GÖSTERİYOR
-Kadının çalışma hayatına daha fazla dâhil olmasıyla birlikte anneanneler, babaanneler, dedeler bir kez daha çocuk büyüttükleri, torunlarının bakımını üstlendikleri bir sürece girdiler ve bu anlamda toplumsal dönüşümden onlar da nasibini aldı. Yeni nesil büyükannelik hakkındaki görüşleriniz neler?
Yeni nesil büyükanneler, çocukları nispeten geç yaşta bebek sahibi oldukları için öncekilere göre daha yaşlı, dolayısıyla daha güçsüz. Üstelik kızları da görece geç anne oldukları için daha fazla destek bekliyor onlardan. Dolayısıyla yeni nesil büyükannelik, bu kuşağın anneliğinde de yaşadığı şekilde sürekli gücünün üstünde bir çaba göstermek demek. Önceki anneanne kuşaklarının torunlarıyla ilişkileri de arada bir sevip okşamaktan ibaret değildi, ama onlar daha genç ve güçlüydü, üstelik izlenimlerime göre benim kuşağımın kızları, bebeklerinin bakımı konusunda daha titiz ve eleştirel.