İki enkazdan sağ çıktı: 'Dört saniye daha sürse ölmüştük'
Depremden sağ kurtulanlar tedavilerinin sürdüğü Etlik Şehir Hastanesi’nde hayatla ölüm arası ince çizgiyi Yeni Şafak’a anlattı. Enkazdan damadının kurtardığı Gülnaz Ören, “Enkazda bir boşluktan gelen minik bir ışık bize umut oldu” derken, yatağa bağımlı eşini kurtaran Bekir Kaya, “Sarsıntı 96 saniye sürdü, 100 saniye olsaydı kurtulamayabilirdik” diye konuştu.
Deprem bölgesindeki yaralı vatandaşların Ankara Etlik Şehir Hastanesi’ne sevki sürüyor. Enkazdan çıkarılan yaralılar deprem anını ve ardından yaşananları “kıyamete” benzetti.
Sığındığı ev de yıkıldı
Malatya’da depreme yakalanan 42 yaşındaki Bekir Kaya, deprem anında tek düşündüğünün eşi ve çocuklarını çıkarmak olduğunu söyledi. Kaya, “Enkaz altında küçük bir aralık vardı. O aralıktan önce eşimi sırtıma alıp çıkardım, ardından iki çocuğumu çıkardım. Köye geçtik, köyde ikinci depreme yakalandık. Enkaz altında 25 dakika kaldık. Deprem 96 saniye sürdü, 100 saniye olsaydı kurtulamayabilirdik. 1999 depremine yakalandım ama orada bu kadar etkilenmedim çünkü tektim” ifadelerini kullandı.
Kurtarırken yaralandı
Ankara’ya Adıyaman’dan getirilen 46 yaşındaki Recep Yavaş, enkaz altında kalmadığını ama kurtarma esnasında kafatasının çatladığını belirtti. Yaklaşık 40 akrabasının enkaz altında kalıp vefat ettiğini söyleyen Yavaş, “Yaşayan bilir, o anı, o şiddeti nasıl anlatacağımı bilemiyorum. Dünya başına yıkılıyor gibi ve o an sonmuş gibi hissediyorsun. Dengemizi zor sağlıyorduk” diye konuştu.
"Yaşıyor muyuz diye düşündüm"
Gaziantep Nurdağı’nda depreme yakalanan 55 yaşındaki Gülnaz Ören ise enkaz altında 8 saat geçirdi. Ören şunları anlattı:
“Ev sarsılmaya başladı, olduğum yerde kaldım. Sadece bağırdığımı hatırlıyorum. Beni, eşimi birer taraf savurdu. Bina yıkıldı, küçük bir boşluktan ışık gördüm. O ışığa ne kadar sevindiğimi anlatamam. Bizim için umut oldu. 8 saat kaldım. Ayaklarım üşüyordu. Yanımda kirli sepeti vardı, sepetten çarşaf alıp ayaklarımı, kendimi sardım. Eşime seslendiğimi hatırlıyorum, eşim devamlı çok bağırma, boğazın kurumasın diye uyarıyordu beni. Toprağın içinde kaldığımız için nefes zaten çok zor alınıyordu. Damadım kurtardı beni.”