Gece Yarısı Güneşi - 43
Sarp:
• Bugünümüz gerçekten de muhteşem geçti, aşkım. Her şeyden önce sana kavuştum, o güzel yüzünü yeniden gördüm, seni doyasıya öptüm kokladım hasret giderdim. Üstüne üstlük, bir de bana lezzetine doyum olmaz Fin makarnası bile yaptın. İşte bu nedenle, ben de sana unutamayacağın bir gece yaşatmak istiyorum.
Sara, Sarp’ın bu sözleri karşısında çok mutlu olmuştu. Bir de unutamayacağı bir geceyi yaşamak onu çok heyecanlandırmıştı.
• Bu gece ne yapacağız sevgilim diyerek, Sarp’ın ellerinden tuttu.
Sarp:
• Sen bana bu gün enfes bir Fin makarnası yaptın. Ben de bu akşam yemeğinde seni ‘’Rakı, balığa’’ davet ediyorum.
Sara, şaşırmış bir halde:
• Rakı balık mı? O ne demek Sarp? Balık tamam da rakı nedir? Diye karşılık verdi.
Sarp:
• Rakı, biz Türklerin çok sevdiği bir içki çeşididir. İçimi hoş, alkol derecesi ise, bir hayli yüksektir. O nedenle de dikkatli içilmelidir. Yanında bir de balık ile roka salata olursa o gecenin keyfine doyum olmaz. Böylesine keyifli bir geceyi birlikte yaşamak için seni Girne yat limanında yeni açılan bir balık lokantasına götüreceğim. Lokantanın sahibi Türkiyeli, mutfağındaki tüm balık çeşitleri ve mezelerin malzemesi Türkiye’den geliyor. Bu akşam yemeği için seni oraya götürmek istiyorum, ne dersin?
Sara sevinçle: ‘’ Sarp’ım tabii ki, çok isterim. Şimdiden ‘’Rakı-Balık’’ keyfini merak etmeye başladım bile’’ diyerek Sarp’ın boynuna sarıldı.
Belli ki, çok mutlu olmuştu…
Sarp: ‘’Haydi, o zaman giyinelim. Zaten Girne’ye gidinceye kadar yemek saati de gelmiş olur.
Sara, mutlu bir şekilde valizini açtı. Kısa bir süre ne giyeceğini düşündü. Yanına fazla bir giysi almamıştı. Zaten böyle bir yerde, böylesine güzellikler yaşayacaklarını bilse; yanında neler, neler getirirdi. Magosa’dan gelirken, aceleyle yanına birkaç pantolon, birkaç tane de bluz almış Girne’ye öyle hareket etmişti.
Birden yanımda mayom da yok diye hayıflandı! Sarp, yarın denize, ya da havuza girmek istese ben ne giyeceğim diye üzüldü… Ama yapacak bir şey yoktu! Valizinden yeşil renkli pantolonunu seçti. Üstüne de beyaz renkli bir bluz giydi. Aynaya baktı! Üstündekiler fena durmamıştı. Hafif bir makyaj yapıp, salona Sarp’ın yanına indi.
Sarp da kot bir pantolon ile heybetli vücudunu ortaya çıkaran beyaz bir tshirt giymişti. Birbirlerinden habersiz beyaz rengi tercih etmişlerdi. İkisi de çok güzel görünüyordu. Ama Sara’nın güzelliği daha çarpıcı idi. Sarı saçlarının doğallığı, göğüs dekoltesini ortaya çıkaran iki düğmesi açık beyaz bluzu üzerine dökülen sarı saçları, hafif makyajlı pembe yanakları onun daha da güzelleşmesine neden olmuş; masmavi gözleriyle nereye gitse tüm dikkatleri üzerine çekebilecek bir güzellik sergiliyordu…
Sarp gözlerini sevgilisinden alamıyordu! Adeta nutku tutulmuştu. Bir iki yutkunduktan sonra:
• Bu ne güzellik sevgilim? Günün her anında bir başka güzelsin. Sabah başka, öğlen başka, akşam başka! Bu sen misin? Yoksa senin içinde saklanan farklı güzeller mi var?
Sara:
• Çok teşekkürler canım sevgilim. Ben neysem oyum, tüm güzellik senin bakışlarında, ruhunda gizli, diye cevapladı…
Kol kola girip, dışarı çıktılar. Evin önünde bekleyen arabaya binerek Girne’ye hareket ettiler. Lapta –Girne arası çok uzak değildi. Araba ile on beş dakika sürüyordu. Girne yat limanına geldiklerinde saat tam 19.30 olmuş, karınları da çok acıkmıştı. Arabayı uygun bir yere park ettikten sonra. Yat limanına doğru yürümeye başladılar.
Savaş biteli aylar olmuştu ama Girne’de gece hayatı tam anlamıyla canlanmamıştı! Rum kesiminden gelen haberler orada hayatın normale döndüğü şeklindeydi. Ancak Kıbrıs Türkleri hala tedirgin, hala yılların verdiği ürkekliği üzerlerinden atamamıştı! O nedenle Girne yat limanında birkaç BG askeri ile birkaç genç dışında kimse yoktu. Limanında açılan birkaç kafe de boştu. Belki de vakit erken diye kimseler yoktu!
Devamı yarın