Bir yudum zemzem bir adet tespih seni bize hatırlatacak
Hac ve umre vazifelerini yerine getirmek için kutsal topraklara giden Müslümanlar, Peygamber Efendimiz’in (sav) “Hediyeleşin” tavsiyesine uyarak aile yakınlarına ve hac görmesine gelen çoluk çocuk yaşlı her yaştan ziyaretçiye hoş bir hatıra olarak yaşlarına göre hediyeler verir. Bu hediyeler bize o kutsal toprakları hatırlattığı için ayrı bir önemi de vardır. Seccade, başörtüsü, tesbih, pirinç zemzem takımları, boncuk işli çantalar, battaniyeler, kutsal toprakların fotoğraflarını gösteren dürbünler, ezan okuyan saatler, dizi dizi inciler geçmişten bu güne kutsal toprakların birer parçası olarak hatıralarımızda. Günümüzde her nesneye ulaşım kolaylaştığı için yurtdışından getirilen hediyelerin sayısı da azalıyor. Son yıllarda ise pek çok hacı adayı kutsal topraklarda geçireceği süreyi çarşı pazarda harcamak istemediği için bulunduğu şehrindeki hac malzemesi satan esnaftan alışveriş yapıp öyle yolculuğa çıkıyor. İstanbul’da Eminönü, Fatih ve Eyüp gibi semtlerde ağırlıklı bulunan hac malzemesi satan esnaf, umre ve hac için Kutsal Topraklara gideceklerin ilk uğradıkları adreslerden. İlk hac kafilesinin döndüğü bu günlerde biz de hac malzemesi satan dükkanları gezdik ve Hac hatıraları koleksiyonu yapan Fatih Ketancı ile eski hac hediyeliklerini konuştuk.
Seccade, namaz örtüsü ve tesbih hiç değişmedi
Pek çok hacı adayının gitmeden alışveriş yaptıkları dükkanlardan İpekala Hac ve Umre Malzemeleri’nin sahibi Şükriye Kırkayaklı, “Genelde yolculuğa çıkmadan önce gelirler ve hac dönüşü dağıtacakları hediyeleri alırlar. Son zamanlarda yeni trend seccade, tesbih ve Yasin-i Şerif’i bir arada şık bir ambalajla paketlemek. Hatta hacı adayları dilerse isimlerinin yazılı olduğu etiketleri Yasin-i Şerif’in üzerine de yapıştırarak kişiselleştirebiliyoruz. Böylece alan kişiler o hediyenin kimden geldiği hatırlıyor” diyor. Hacıların kutsal topraklardan dönüşte yaşadıkları manevi havadan çıkmak istemediklerini söyleyen Hira Hac ve Umre Malzemeleri’nin sahibi Ömer Kılıç ise kutsal topraklarda satılan ürünlerin Çin veya Türkiye menşeili olduğunu anlatıyor ve “Çin’den gelen ürünler konusunda bizim halkımız duyarlı. Oradan gelen seccadelerin üzerinde farklı motif ve silüetler olabiliyor. Hacılarımız bunlardan imtina ediyorlar” diyor. 37 yıllık Akabe Hac ve Umre Malzemeleri dükkanının sahibi İrfan Gülcemal ise bazı hacıların “Oradan alırsam daha manevi bir havası olur” düşüncesiyle hareket etmesine rağmen çoğunluğun ‘yük yapmamak için’ buradan hediye almaya gayret ettiğini söyleyerek günümüzde uçak yolculuğunda 30 kiloluk bagaj kapasitesi bulunan hacıların hurma ve zemzem için bu bagaj haklarını kullanmayı tercih ettiğinin altını çiziyor. Peki, ister yaşadığı şehirden istersen kutsal topraklardan getirilen hediyeler arasında geçmişten bugüne neler değişti? Hac malzemesi satan esnafın verdiği bilgiye göre Kâbe fotoğralarıyla süslü anahtarlık, kupa ve magnetler son yıllarda en çok tercih edilen hediyelikler arasında. Seccade, tesbih, inci ve misler ise popüleritesi hiç yitmeyen hediyelikler.
En kıymetli hediye kutsal toprak
Yıllar önce bit pazarında gezerken karşılaştığı Mekke ve Medine fotoğraflarıyla hac hatıraları toplamaya başlayan Fatih Ketancı, yegane koleksiyonerliği ile geçmişten günümüze hac hediyelerinin değişimini de en iyi gözlemleyen isimlerden. “Türkler için hacdan gelen en kıymetli hediyeler, Efendimiz’in (sav) veya kutsal toprakların hatırasını taşıyan şeylerdi” diyen Ketancı, Kâbe’nin veya Hücre-i Saadet’in bakımı veya temizliği esnasında çıkarılan ve “Gubar-ı Şerif” denilen kalıplanmış toprak, çok küçük dahi olsa Kabe örtüsünden bir parça, Cennet-ül Baki veya Cennet-ül Mualla’da medfun annelerimizin veya sahabe efendilerimizin kabirlerinden getirilen toprağı bu kıymetli hediyeler arasında sayıyor. Bu manevi değeri ölçülemez hediyelerle birlikte; inci ve kan taşından ay yıldızlı kolyeler, gümüş yüzükler, üzerinde Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi resmi bulunan gösterişli sürmedanlar, deve kemiği veya acve hurması çekirdeğinden tesbihler, pirinçten veya bakırdan mamul mis kutuları ile hacı misi 1950-60’lı yılların en çok getirilen hediyelerden. Ketancı, plastik hediyelerin ise 70’lerde ortaya çıktığını söylüyor. Ketancı, “O dönem hediyelerinden en çok hatırda kalanı sanırım stereoskopik hac dürbünleridir. İçerisine yerleştirilen yuvarlak kartuşlarla hac farizasını, ziyaret yerlerini üç boyutlu olarak gördüğümüz bu dürbünleri pek çok kişi hatırlayacaktır. O yıllarda Türkiye’de bulamayacağınız çeşitli elektronik eşyalar da getirilen hediyeler arasında” ifadelerini kullanıyor.
En kıymetli hediye
Geçtiğimiz ay kutsal toprakları ziyarete gittiğini söyleyen Fatih Ketancı, son zamanlarda Mekke’de satılan hediyeliklerle ilgili, “Seccadelerden çantaya, anahtarlıktan alışveriş poşetlerine Mekke’nin Kâbe dışında bir yapı ile, Zemzem Kulesi ile resmedilmeye başlandığını gördüm. Şimdilik çok yaygın değil ama bu cüretin nelere yol açabileceğini hepimiz biliyoruz. Hiç kullanmayıp sadece koleksiyonda muhafaza etmek için bile olsa, böylesi bir seccade almaya çekindim. Türk milletinin en mümeyyiz vasfı Efendimiz’e (sav) ve Beytullah’a muhabbeti ve hürmetidir, hürmeti elden bırakmamak lazım” ifadesinde bulunuyor.