Layık Olabilenler...
İtaat edilene itibarlı denir.
İtaat’ın bazen, borçlandığın, seni besleyen, onun karşısındaki aciz kalmışlığından, ona mecburiyetinten kaynaklanan itaattır. Bazen ise insanlığın gönlüne girmeyi başarmış kişiye, milletine değer katmış, alım gücünü yükseltmiş, milletinin insan onuruna yakışır şekilde yaşam sürmesine imkân yaratmış, görevini layıkıyla yapmış, dürüst, ahlaklı insana duyulan itaattır.
Biri maddi çıkarlar içerir. Diğeri ahlak, erdem, ilim içerir.
Ülkelerin tek ve gerçek itibarı ise mutlak ve mutlaka halktır. O ülkede yaşayan insanların mutluluğudur. Halk hem maddi hem manevi anlamda ne kadar değerlenmişse o ülke o kadar itibarlıdır. Elbette maddi ve manevi değerlenme birlikte hareket eder. Dünya hayatında ikisi ayrılmaz bir bütündür. Hayat dengedir. Toplumun maddiyatı ve maneviyatı Dünya hayatında denge içinde olmalıdır. Çünkü sadece o zaman ikisi birden artar ve sonra tekrar artar. Denge bozulursa ikisi birden adım adım azalır.
Bir ülke düşünün sosyal yardım ve emekli maaşı alan 15 milyon insanı olsun, bunun 9 milyonuda 7.500 TL ile en alt seviyeden maaş alsın. Sonra da yoksulluk sınırının 34 bin TL olduğu bir dönemde bu para ile geçinmeye çalışsın. Bu da yetmesin ibadet için gittiği camide, onda 4 kat fazla yani 30.000 TL maaş alan hoca ona şükretmeyi vaaz etsin. Bu tam bir dengesizlik, liyakatsizlik örneğidir. Bu ve benzer maddi dengesizlikler elbette maneviyatları da adım adım eksiltecektir.
Oysaki önemli olan insandır. Halkın bizzati kendisidir. Onur’da odur. İtibarda odur. İşte o itibardan tasarruf edilemez. Yapıp edip ardınan, “Harçları arttırdım öde... KDV’yi, ÖTV’yi arttırdım öde... SGK tavanını yükselttim öde... Kurumlar&Gelir vergisini yükselttim öde... MTV’yi arttırdım öde...” demek. Sonrada “Bak daha az yapabildik ama maaşlara da zam yaptık...” demek Halkın alım gücünden, onurlu yaşam hakkından, itibarından tasarruf etmektir. Bir ülkenin halkı itibarsızlaştırılmışsa o ülkenin tüm değerleri eksilmeye başlar. Maddi değerler ile aynı miktarda manevi değerler de eksilir. Sözünün değeri kalmaz. Başka ülkeler bile arkandan “aman bırakın konuşsun, onun ne dediği önemli değil, onu hallederiz, o bizde, o kolay” der.
Bunun ölçümü elbette çok kolaydır. En sağlıklı ölçüm halkın alım gücüdür. Diğeri ise ülke parasının değeridir.
Ülkedeki herkes, insan onuruna yakışacak şekilde çalışma imkânı bulabiliyorsa, işsiz yoksa orada itibardan söz edilebilir.
Ülkenin en az kazananı dahi en az haftada bir kez konser, opera, tiyatro, sinemaya gidebiliyorsa o ülke itibarlıdır.
Ülke vatandaşlarından toplanan vergiler, oldukça tasarruflu ve şatafattan, israftan uzak harcanıyor, emanete hıyanet edilmiyor ve düzenli olarak kurumlarca denetlenebiliyorsa o ülke itibarlıdır.
Ülke vatandaşlarının seçtiği meclis sağlıklı çalışabiliyor ve her şeyi denetleyebiliyorsa işte o ülke itibarlıdır.
Ülke vatandaşları ayrıştırılmamış, ayrışmamış ise o ülke itibarlıdır.
Ülkede evrensel insan hakları gözetiliyor, adalet şaşmaz terazi ile işliyor ise o ülke itibarlıdır.
Ülkenin kanunları ortak alınmış kararlar ile ve yaşanmışlıklar üzerinden yapılıyorsa o ülke itibarlıdır.
Ülke vatandaşlığının kimliği para ile ölçülemiyorsa o ülke itibarlıdır.
Bir takım kişisel çıkarlar için ülke çıkarları gözardı edilmeyen ülke itibarlıdır.
Sağlıklı politikalar ile milli gelir dengeli ve olabildiğince eşit dağıtabiliyorsa o ülke itibarlıdır.
Ülkede zekata ihtiyaç duyan kimse kalmaması ve bu sayede zekatını diğer milletlerin ihtiyaç sahiplerine yapmaya başlayan ülke itibarlıdır.
Kendi milletinde muhtaç varken yabancı ülkelere yardım yapanlar için “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” sözünü hatırlatmak gerekir. Güzelliğe giden adımlar sırayla ve en yakına atılır. Ceylan gibi bir oraya bir buraya sekmek can havlinden, korkmaktan, kişisel kaygı güdülmesinden ileri gelir.
Vatan toprağının para ile ölçülemeyeceğini, ülkenin vatandaşlarının toprağın cettinden torunlarına bırakıldığının ve kendisinin sadece bir emanetçi olduğunun, özellikle de yabancıya satılamayacağının bilincindeki ülke itibarlıdır.
Ülkede cinsel ayrımcılık gözetilmiyorsa o ülke itibarlıdır.
Topraklarına en sağlıklı şekilde bakılıyor, rant için fazladan betonlanmıyor, zehirlemiyor ve çoraklaştırılmıyorsa (Çor/Hasta) o ülke itibarlıdır.
Vatandaşları eğitimli ve yaradılış amacını anlamışsa o ülke itibarlıdır.
Toprağa güçlüce kök salan, ardından yükselip manaya koşan ağaçları anlayabiliyor, o mana düşkünlerini yangından koruyabiliyorsa o ülke itibarlıdır.
Anlayarak okuyabilen ülke itibarlıdır.
Din taciri barındırmayan ülke itibarlıdır.
Yalana, talana, maddi yardımlara ihtiyaç duyulmayan ülke itibarlıdır.
Ülkede sadece, ülke vatandaşlarının ürettiği ürünler tüketiliyorsa o ülke itibarlıdır. Hatta bu ürünleri (Teknolojiden, gıdaya) yabancılara satıyor, yabancılarda fazlaca tüketiyorsa o ülke itibarlıdır.
Ülke ithalatını minimuma çektiyse o ülke itibarlıdır.
Dünya üzerinde bulunmuş en kıymetli enerji olan “İnsan enerjisi” boşa akmıyorsa, gençlerinin her biri arı gibi çalışıyorsa o ülke itibarlıdır.
Bu yüzyılda, mevcut bilimin ışığında, 18’inci yüzyıl kafası ile fosil enerji bağımlılığına yakalanılmadıysa o ülke itibarlıdır.
Ülke vatandaşlarına, başka ülke vatandaşlarının tasarrufları kredi olarak verilip tükettirilmiyorsa o ülke itibarlıdır.
Ülkenin fabrikaya dönüşmemiş, ithal mal için tükettirilmiş dış borcu yoksa o ülke itibarlıdır.
Bir yerde başkasına madden itaat zorunluluksa, orada itibar oluşmaz. İtibar, her daim yaradılışa layık olabilenledir.