TESPİTLER ( 9 / 19 )
Hacı Ramo, Tozlu Cami’i’nin inşaatı için ihtiyaç olan, demir ve çimento tahsisi için Sakarya Valiliğine gider, Valilik Husûsî Kalemi’nden huzura almak istemezler. Orada bulunan, Sakarya eşrafından ba’zıları,” Sakın! Hacı Ramo’yu geri göndermeyin, Çünkü o, bambaşka birisi, fark’lı birisi... Ramo Amca’yı, valilik Makamına alıyorlar. Devrin valisi, yer gösterir, oturdur,” Buyurunuz, bir arzunuz mu var? Hacı Ramo,” Biz, cami yaptırmak, Tozlu. Sen vali olacak, müslüman olacak, Camii, yapmak demir, çimento tahsis... Vali anlatıyor, karşımdaki, kıt Türkçesiyle bir şeyler söyleyen , Z ât, o kadar samîmîydi ki, ona “Hayır! Demek, imkânsızdı.Hayhay! dedim, hemen, tahsis emrini vereceğim, istediğiniz, demir- çimento istediğiniz yere gönderilecektir. Faturalar kime hangi derneğe veya vakfa kesilecektir? Dedim, anlamadı, el işareti takviyesiyle,” karşılığı parayı kim ödeyecek? Dedim, Kıt Türkçesiyle, “Demiri- çimento’yu kullanacağımız yer, Cami, Allah’ın evi, karşılığını, bedelini Allah ödeyecektir.” Dedi. İ’tiraz ne mümkün?0, Arkadaşlarla istişare ettik, Camii’nin ihtiyacı, Demir- çimento’yu, İl Genel İdaresi bütçesinden karşılamaya karar verdik...
Hacı Ramo, herhangi birsiniden yardım talep ettiğinde, hiçbir kimseden red ceveabı, almazdı. Kemal Beyağabey’in, ( Kemal Kacar) Adapazarı’nda, Tuğla- Kiremit Fabrikası vardı. Haftanın Pazartesi sabahları Adapazarı’na gider, Cum’a akşamları İstanbul’a dönerdi. Bu gidiş-gelişler,Mototren’le, Haydarpaşa- Arifiye arasında, Kendisini, Fabrika kamyonetleri, Arifiye’den- Fabrika’ya, Fabrika’dan Arifiye’ye götürüp- getirirlerdi.
Hacı Ramo,Kendisine, “ Kemal Bey, her ne kadar İstanbul’da ikamet ediyorsan da, burada Fabrikan var, dolaysiyle, Sakarya’lı sayılırsın, başlattığım bir hizmette, cami, yurt- kurs, inşa’sında, ya da, talebeye, fakirlere, yardımda, noksanım kalırsa, sen tamamlayacaksın! Der, Kemal Ağabey de” Pekâlâ! Hacı Ramo, pekâlâ! Diye, cevap verirdi. Zaeman zaman, İstanbul’da Ziyarethane’de, ya da, Adapazarı’nda, Fabrika’daki Köşk’de, Hacı Ramo gelir, eliyle , ” Sökül Paraları! İşaretini yapar, hizmette noksanlarını tamamlamasını isterdi. Üzerinde, kâfi miktar varsa, hemen, yoksa, “Hacı Ramo, şu anda üzerimde istediğin miktarda, para yok, en kısa zamanda Kasadan alır, sana ulaştırırım,” derdi. Merhum, Ağabey’imiz, Kemal Kacar Bey, Bankalyarla çalışmaz, Banka’lara Mevduat hesabı açmaz, kredi kullanmazdı. Devrin, Osmanlı Bankasında, Yazıhanesine yakın, Yenicami Şubesinde, Kiralık Kasası vardı. Menkul değerleri ve nukud’u, bu kasa’da, muhafaza ederdi.
Burada, gehniş bir parantez açmak istiyorum. ( Osmanlı Meşihat Döneminde, Selâtîn Camii’lerde ve başka Camii’lerde, her camii’n bir “Kürsî Vâiz’i ,” vardı. Medrese’ler kapatıldıktan sonra, ancak, İstanbul’da ve başka yerlerde, Ders-iâm’lara , Selâtîn Camii’lerde ve diğerlerinde va’az etmelerine izin verildi. Bunlar da Kürsî’lere çıkmak suretiyle değil, Camii’nin bir köşesine konulan minderlere oturur, varsa cemaatle sohbet ederlerdi. Hazreti Üstaz’ımız da Ders-iâm olması hasabiyle, uzun yıllar, daha ziyade, Kasımpaşa Camiikebir, Arpacılar, üçmihrablı, Softahatip Camii’leri gibi küçük Camii’lerde va’az etti. Zira, İstanbul’da, Selâtîn Camii’lerde cemaat olmazdı. Ancak,1950’ li yılların ortalarından i’tibaren, Selâtîn Camii’lerde, migrofon, hoperlör ses yükselticilerinin de, devreye girmesinden sonra, Kürsî’lerden, Cem-i Gafîr, ( çok kalabalık ) cemaate hitap etmeye başlamıştı. 1957’ den i’tibaren, Hazreti Üstaz’ımızın Evlâdı, Talebesi, de, artık, İstanbul’da, Kürsî’le’rde idi. Bahriyeli, Vâiz, Kendisi, İstanbul, Kasımpaşa’daki Kuzeydeniz, Saha Komutanlığı’nda askerliğini deruhte ederken, Bahriyeli urbasıyla , Kürsî’lere çıkıp va’az ettiği için , Cemaat, kendisine, “ Bahriyeli Vâiuz,” unvanını vermişti. Hafız, Hüseyin, (Hüseyin Kaplan,) Seyfeddin Alkan ve Mehmed Arıkan. Ayrıca, Hazreti Üstaz’ımızın Vefa’da, Taştekneler Camii’nde, bir müddet ders okuttuğu, Anadolu Yakasına geçtikten sonra da, Kemal Ağabey’in, Kemal Kacar’ın ders okuttuğu, Merhumlar, Feyzullah Değerli ve Mustafa Yumak...Bu saydıklarım, Hazreti Üstaz’ımızın, İstanbul’da ilk def’a Kürsî’lere çıkan ve uzun yıllar hizmet eden talebesi...
1963 Yılı’nın Mayıs ayı’nın üçüncü Haftasında bir haftalık müddet zarfında, girdiğim, müftülük- vâiz’lik imtihanlarını kazandıktan sonra, 1963 yılının, ikinci yarısından i’tibaren, Bendeniz de, İstanbul’da, Kürsî’lere çıkmaya başladım. Zeytinburnu, Emine İnanç Vakfı Camii, Kazlıçeşme Fatih Camii, Bakırköyü, Karadervişağa Camii, Kartaltepe ve Osmaniye Camii’lerinde, 1964 yılının, Ramazan Ayı başlangıcından i’tibaren, Üsküdar , Mihrü-Mah Sultan, Vâlid-i Atîk, Emet-i Sultan, Vâlide-i Cedîd Sultan ve Büyük Selîmiye Camiui’lerinde, Şişli’de , Teşvikıye ve Şişli Camii’lerinhde va’az etmeye başladım.
( 1964 Yılı’nın Ramazan Ayında!...)