İFLASINA SEBEP EZBERLERİN!
İflas etmek sadece bir iş, proje için yatırıma dair harcayacağın para değil harcayacağın emek ve zamandır, başarılı bir sonuca, hedefine ulaşamadığında hepsi zayii olur ve iflastır. Kavram tanımları yapmak için dahi yetersiz olan kişiler ve toplum mutlak başarı ve zafere ulaşmaz, ulaşamaz, başarılı varsayılan gidiş halinde dahi yalpalama mevcuttur. Kişiler ve kişilerden oluşan toplum kavram tanımlarını doğru yapıp kendisine mantıklı ve bilimsel veriler ışığında bir plan yapar ise iflas noktasına varmadan neleri doğru yapıp neleri akla ve bilime dolayısı ile ahlaka aykırı yaptığını görür, fark eder. Ölçüm, takip, gözden geçirme gibi tüm yöntemler defaten test edilip doğru yolu ve isabetli yöntemi tespit için bilim dünyasınca var edilmiştir.
Dogmatik, toplumsal bakış açısı ve değerlendirme yöntemleri ekseriyetle ezberlerdir, bilimsel içerikler taşımazlar. Bilimsel ve ahlaki yöntemleri göz ardı edip acaba ne diyeceklere göre yol yöntem oluşturulmuşsa çatlaklar görülmez ve hazin sonuç mutlaktır.
..
Ahlak ve Zekâ İlişkisi Üzerine literatürden alıntıladığım bir araştırma metni;
Washington Post'un haberine göre, araştırmacılar tarafından yapılan bir deney, dürüstlük ve zekâ arasındaki bağı ortaya koydu. Araştırma şöyle:
Kapalı bir kabine alınan kişilerden, tek başlarınayken zar atmaları ve dışarı çıkınca zarın sonucunu söylemeleri istendi. Zar atan kişilere, zarın üzerinde yazan sayı kadar para verileceği söylendi. 1 atanlara 2.5 dolar verilirken, 2 atanlara 5, 6 atanlara ise 15 dolar verilecekti.
Deneye katılanlar böylece zarın sonucuyla ilgili yalan söylemeye teşvik edilirken, böylesi bir durumda kimin yalan söyleyeceği tespit edilmeye çalışıldı.
Çıkan sonuçlara göre zeki insanlar doğru sonucu söylemeye daha meyilli olurken, dürüstlüğün ekonomik duruma, kişilerin çalışıp çalışmamasına, dindar olup olmamalarına bağlı olmadığı görüldü.
Kişilerin kendi dürüstlüklerine dair söyledikleri şeylerin de önemli olmadığı belirtilirken, kadınlar ve erkekler arasında da dürüstlük farkı olmadığı aktarıldı.
Düşük zekâlıların yalan söylemeye daha meyilli olduklarını belirten araştırmacılar, zeki insanların daha şüpheci olmaları sebebiyle yalan söylememeyi tercih ediyor olabileceğini öne sürdü.
Zeki insan ahlak dışı bir etkinlik yaptığında önünde sonunda bunun bedelini ödeyeceğini biliyor, bedelini ödemezse bile vicdanı onun peşini bırakmayacağını ve sonunda astarı yüzünü geçeceğini biliyor. Zeki insanlar bir olaya girmeden, nasıl yan etkileri olabileceğini nasıl sonuçlar verebileceğini düşünebilecek öngörüye sahiptirler. Aptal insanlar ise, öngörüde bulunamıyor, kendine güveniyor (cahil cesareti) ve köylü kurnazlığına başvurarak, kazanacağını düşünüyor. Ancak zeki olmadığı için bir veya birden fazla parametreyi gözden kaçırıyor ve yakayı ele veriyor.
Burada ilave etmem gereken çok kritik bir ayraç var; biz toplum olarak “zeki” kelimesini doğru kullanmıyoruz, kendi çıkarları için başkaları kullanan veya ihtiraslı insanları zeki ve başarılı olarak tanımlıyoruz ama bu doğru değil bunlar aslında “hayduttur”.
Bakın bir gün alman bir profesörle yemekte konuşuyoruz bana dedi ki sevgili dostum sizin iş adamları ile bizim iş adamları arasında şöyle bir ayrım var:
- Sizden 10 kişi işe atılırken ertesi gün zengin olmak için uğraşır, 9 u batar ama 1 i başarır, borçta olan/hapsi boylayan o 9 u gözünüz görmez ama başaran o 1 i övüp durursunuz.
- Bizde 10 kişi işe atılırken 10 sene sonra başarılı olmak için plan yapar, ve 10 sene sonra 9 u başarırken 1 i başarısız olur, ki siz ya görmezsiniz (o kadar bekleyip görecek kadar sabırlı değilsiniz) ya da başarısız olan 1 kişiye odaklanırsınız.
Sevgili okuyucu, bilim en büyük ahlaktır, çünkü bir şeyi ölçerken olduğu gibi yazmalısın, o sayıyı tahrif ederken gerçek ile bağını kesmiş bulunursun ve bilgi ile ilişkin kalmamış olur ki bunun ciddi sonuçları var. Akademide ve mesleki hayatımda sayılarla oynayan çok kişi gördüm, her düzeyde, sizi temin ederim başarısızlıklarını görecek kadar şanslıydım, hiç biri iflah olmadı. Hakikati kimse tahrif edemez, ama kendi zihnin/ algısını tahrif eder ki, bu da “gündüz gözlerini kapatıp gecedir demek” kadar anlamsızdır.
Siz evreni ne sandınız, düzmece mi? 1.7 milyar km ötede satürne uydu göndermeyi oyun mu sandınız, onu oraya gönderen matematikçiler ve bilim insanları (nasa) bilin ki evreni olduğu gibi görmek, ölçmek ve uygulamak için, zekalarının son sınırını zorlamaktadırlar. Önce bilgi ile ilişkimiz düzeltmeliyiz, yoksa bilgi bize uğramaz. Çünkü: “Belirsizlik bilgisizliğin diğer halidir”
..
Türk toplumu maalesef ki bilimsel veriler ve ahlaki yaklaşımlar yerine Ortadoğu ve din merkezli değer ve bakış açısıyla irdeleme yapmakta, toplum bireylerinin ezberlerine göre aferim alabilmek için karanlık bir tünele girmektedir. Karanlık bir tünel, gidişat da karşılaşılacaklar da belirsiz, sonucunda beklenen başarı ve zafer için ise inşallah, maşallah ve benzer tutum halleri, öngörü ve bilim ışığı ahlak benlikte akıl, emek, her an özeleştiri yetisiyle emin adımlarla yürüme hali, neden iflas olsun ki. İflas sadece bilimsel çalışmalarda dahi örneklenemeyen global bir seçim var ise farklı ve ilk kez denenen bir faaliyet seçilmişse mümkündür. Farklı ve ilk deneyimlenen bir faaliyet ise bu durumlar içinde sigorta ve çoklu katılım yöntemleri ile faaliyet türleri kendisini garantiye almış sermayeyi sağlam duvara yaslamıştır. Bilim kaderci yaklaşımlar içerisinde olmaz, bilim aksi ve zararlı, kötü ve beklenti dışı sonuçlara göre alternatif planlara öncesinden sahiptir.