Basketbolcu Psikoloji Nasıldır ve Nasıl Olmalıdır ?
Yarışma ortamı profesyonel için zorlanma demektir. Zorlanma ile sağlıklı bir şekilde baş edebilen sporcu gelişir, aşama kaydeder. Ancak zorlanma ve gerilim karşısında birey kaçma yoluna da yönelebilir veya dağılabilir. Sporcu kimliği oluşurken , sporcu adayının duru bir içgörüye sahip, yani sınırlarını bilen, potansiyellerini sezebilen, sorumluluğunu taşıyabildiği oranda özgür, kendisi ile barışık ve grup içinde pozitif etkileşim yaratan bir birey olması arzulanır.
Sporcu kimliği varılan bir nokta , geçilen bir çizgi ya da elde edilecek bir statü değildir.Yaşanan bir süreçtir ve ilişkiler içinde var olur. Varılan her noktada yaşantılanması gereken yeni bir süreçle karşılaşılır : Başlarken, bitirirken, kazanırken, kaybederken, elenirken ya da şampiyon olurken.
Burada gerçekleşen iletişimin amacı ilişkiyi ben-şey( özne-nesne) düzeyinden, ben-sen (özne-özne) düzeyine taşıyabilmektir. Bunun temelinde bireylerin birbirini bir bütün olarak anlamaya çalışmaları yatar. Bu aşamada insanı anlamak için onu, psiko(ruh) ve soma(beden) olarak parçalara ayırmanın bizi tamamen amacımızdan uzaklaştıracağını da belirtmekte yarar var. Çünkü bir bütün her zaman parçalarının toplamından farklı bir anlam içerir.
Sporcunun yarışma ortamında potansiyellerini üst düzeyde gerçekleştirebilmesini grubun dinamiklerini zenginleştirmesini istiyoruz.
Ancak ülkemiz şartlarında: Spora entegre eğitim kültür ve sanat olanakları son derece kısıtlıdır. Spora özgü sosyal güvenlik ve sigorta sistemleri organize edilmemiştir. Toplumumuzda egemen olan feodal perspektif spor alanında da etkinliğini sürdürmektedir.Hal böyleyken Türk sporcusunun sorumluğunu taşıyabildiği kadar özgür, gelecek güvencesini hisseden , kendisi ve toplum ile barışık bir birey olmasını beklemek gerçekten zor.
Sonuç olarak sorun bireysel ya da anlık çabalarla çözümlenemez. Sporcunun ortamındaki yönetici , antrenör, takım arkadaşı , hizmet sınıfı ( sağlık, lojistik , konaklama, vb.) ortak bakış açısı yakalaması gerekiyor.